4612-)
Bize bu hadîsi Muhammed b. El-Müsennâ da rivâyet etti. ki): Bize Ebû Bekir (yani El-Hanefî) rivâyet etti. ki): Bize Abdülhamîd b. Ca-fer rivâyet etti. ki): Bize Saîd El-Makburî rivâyet etti. Kendisi Ebû Şüreyh El-Huzâî-yi şöyle derken İşitmiş: (sallallahü aleyhi ve sellem) bunu söylerken kulaklarım duydu gözüm gördü ve kalbını belledi...» râvi Leysin hadîsi gibi nakletmiştir. Bu hadîste o Veki-in hadîsinde olduğu gibi: birinize dîn kardeşinin yanında onu günaha sokacak kadar katması helâl olmaz!» cümlesini de zikretti. hadîsi Buhârî «Kitâbü’l-Edeb» ve «Kitabu-r-Rikaak»da; Ebû Dâvûd «El-Et-ime»de; Tirmizî «Kitâbu’l-Birr»de; Nesai «Rikaak»da; İbni Mâce de «Kitabul-Edeb»de muhtelif râvilerden tahrîc etmişlerdir. Ebû Şüreyh-in rivâyetine: «Kulaklarım duydu; ve gözlerim gördü...» sözleri ile başlaması te-kîd içindir. Bahşiş demektir. Bu kelime geçiş mânâsına gelen cevazdan alınmıştır. Çünkü caize müsafirin o haneye uğramasına karşılık bir mükâfattır. Hadîs-i şerifte bu mükafatın bir günle bir gece müsafir kalmaktan ibaret olduğu bildiriliyor. beyanına göre bunun mânâsı şudur: Ev sahibi mü-safirine bir gün bir gece fazla ikramda bulunur. Müsafirlik üç gün olduğuna göre son iki günde fazla külfete gitmeyerek ne bulursa onu ikram eder. Üç gün geçti mi artık müsafirin hakkı bitmiştir. Daha fazla kalırsa kendisine yedirilen sadaka olur. diyor ki: Hane sahibi müsafire üç gün bakar; sonra ona bir gün bir gecelik yol azığını verir. Caize budur. Bunun en çoğu bir konaktan bir konağa yetecek kadar olur.» Mâmâfîh caizenin üç günlük mü-safirlikte dahil olup olmadığı ulemâ arasında ihtilaflıdır. Dahildir denirse bu hususta Hallabî.-nin beyân ettiği şekilde hareket edilir. Değil dersek caize üç günden evvel mi sonra mı olacak? suali ortaya çıkar. Bâbımızın birinci rivâyetine bakılırsa caize üç günlük müsafirlikten evveldir. Fakat yine Bâbımızın ikinci rivâyetinden anlaşıldığına göre caize müsafirlik günlerinden sonra yapılacaktır. İmâm Mâlik -ten üç günden evvel olduğuna dair rivâyet vardır. Battal şöyle diyor: «Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) müsafirlik meselesini üç kısma ayırmıştır. Hane sahibi ilk gün müsafire i-zâz ve ikramda bulunur; ikinci gün tekellüf gösterir; üçüncü gün ne bulursa onu yedirîr. Üçüncü günden sonra artık sadakada olduğu gibi muhayyerdir.» bilmeyen müsafirin hâne sahibini günaha sokması onun kendisini gîbet etmesi yahut üzücü bir harekette veya sû-i zanda bulunması ile olur. Ancak bu hal üç günden sonra hane sahibinden bir teklif görmeyen müsafire mahsûstur. Hane sahibi müsafirine daha fazla kalmasını teklif eder yahut müsafir onun bundan hoşnut kalacağını tahmin ederse fazla kalmakta bir beis yoktur. Hoşnut kalıp kalmiyacağı şüpheli ise izinsiz kalması hadîsin zahirine göre helâl değildir. hayır söylesin yahut sussun!» cümlelinin îzâhı hnan bahsinde geçmişti. Bu cümlede hayrı şerri olmayan lüzumsuz sözlerden kaçınılması gerektiği sarahaten bildirilmektedir. Cönkü bazan mubah söz harama müncer olur. Bunun her gün birçok örnekleri görülmektedir.