4613-)
Bize Kuteybetü-bnü Saîd rivâyet etti. ki): Bize Leys rivâyet etti. H. Muhammed b. Rumh da rivâyet etti. ki): Bize Leys Yezîd b. Ebû Habîb-ten o da Ebû-l-Hayr-dan o da Ukbetü-bnü Amir-den naklen haber verdi ki şunları söylemiş: Biz: Yâ Resûlallah! Sen bizi gönderiyorsun; biz de bir kavme miisa-fir oluyoruz; ama onlar bize ikramda bulunmuyorlar; ne buyurursun? dedik. Bunun üzerine Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bize: kavme müsafir olur da sizin için müsafire yaraşan şeyleri emrederlerse kabul edin. Bunu yapmazlarsa kendilerine yaraşan müsafir hakkını onlardan alın!» buyurdular. hadîsi Buhârî «Kitâbü’l-Edeb» ve «Kitâbü’l-Mezâlim»de; Ebû Dâvûd «Kitabül-Et-ime»de; Tirmizî «Kitabü-s-Siyer» de; İbn Mâce de «Kitabü-l-Edeb»de tahrîc etmişlerdir. hadîsler müsafirperverliğin İslâm-da pek büyük ve mühim bir mevkii olduğunu göstermektedirler. İslâm ulemâsı müsafirperverliğin ifâsı gereken bir vazife olduğuna ittifak etmişlerdir. Müsâfirperverlik Peygamberlerin sünnetlerindendir. Yalnız sıfatında ihtilâf olunmuştur. İmâm A-zam-la Mâlik Şafiî ve cumhûr-u ulemâya göre müsafir kabul etmek vâcib değil sünnettir. İmâm Ahmed-le Leys bir gün bir gece müsafir kabul etmenin vâcib olduğuna kaildirler. Leys-e göre gelen müsafiri kabul etmeyen kimseden müsafirin hakkı zorla alınır. Bu hususta köylü ile kasabalının farkı yoktur. İmâm Ahmed müsafir kabul etmenin hassaten bedevilere vâcib olduğunu söylemiştir. Ona göre şehirlerde yaşayanlara bu iş vâcib değildir. Mücâhid-den bir rivâyete göre bir geceliğine müsafir kabul etmek farzdır. ulemâ bu ve emsali hadîsleri istihbâb ve mekârim-i ahlâk mânâsına te-vîl etmişlerdir. Onlara göre cuma günü yıkanmak nasıl sün-net-i müekkede ise müsafire ikram da Öyledir. hâne sahibinden hak almasına gelince: Bunu cumhûr birkaç vecihle te-vîl etmişlerdir. Şöyle ki: Bu hak alma meselesi muztar kalanlara mahsustur. Muztar ve biçare kalmış bir insanı müsafir etmek vaciptir. Vakti hali yerinde olan bir kimse böyle bir müsafiri kabul etmezse müsafirin ihtiyacı kendisinden zorla alınır. Bu hadîsten murâd: Hane sahibinin malını zorla elinden almak değil sözle almaktır. Burada müsafirin hâne sahibini zemmederek kendisine gösterdiği çirkin muameleyi başkalarına söylemesine müsaade edilmiştir. Müsâfirin hâne sahibinden zorla hakkını alması İslâm-ın ilk devirlerinde meşru- kılınmıştı. Bilâhare bu hüküm neshedilmiştir. nesih iddiasını zayıf hatta bâtıl bir te-vîl diye vasıflandırmış; buna sebep de neshin bilinmediğini söylemişse de neshi iddia eden Tahâvî dâvasını Mikdâd b. Esved (radıyallahü anh) hadîsi ile isbat etmektedir. Mezkûr hadîste Hazret-i Mikdâd şunları söylemiştir: ve bir arkadaşım (bir yerden) geldik. Açlıktan nerde ise gözlerimiz kulaklarımız gidiyordu. Hemen halka ma-ruzatta bulunmağa başladık; fakat bizi kimse müsâfir etmedi. Nihayet Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’e geldik. Bizi evine götürdü. Bir de baktık üç tane keçi!.. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): sütü sağarak aranızda paylaştırın!..» buyurdular. Hadîs uzundur. Tahâvî şöyle diyor: «Görülmüyor mu ki bu zevatın ihtiyaçları son haddine vardığı halde Resûlütfah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in ashabı kendilerini müsaür kabul etmemiş; Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) de bundan dolayı onları tekdirde bulunmamıştır. Bu gösterir ki vakti ile müslümanlara vâcib kıldığı müsafir kabul etme meselesi neshedilmiştir...» Bu mesele zimmîlere mahsustur. Zîrâ Ömer (radıyallahü anh) Şam hır isti yanlarını vergiye bağladığı zaman gelen müsafiri kabul etmelerini şart koşmuştu. bu kavli de zayıf bulmuştur.