Destek Sitesi platformunda Uzman olmak ister misiniz?

Uzman olmak için Şimdi başvurun.

Huneyn Gazası Hakkında Bir Bab

Oluşturulma tarihi: 5.02.2025 19:31    Güncellendi: 5.02.2025 19:31
4714-) Bize bu hadîsi İbn Ebî Ömer de rivâyet etti ki): Bize Süfyân b. Uyeyne Zührî-den rivâyet etti. ki): Bana Kesîr b. Abbâs babasından naklen haber verdi. ki): harbi günü ben Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)-le beraberdim... ve râvî hadîsi nakletmiştir. Şu kadar var ki Yûnus-la Ma--mer-in hadîsleri ondan daha uzun ve daha tamamdır. Mekke ile Tâif arasında bir vadidir. Mekke-ye takriben üç günlük mesafededir. Huneyn harbi hicretin sekizinci yılında olmuştur. Bu harbin sebebi şudur: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) Huzâa kabilesine yardım için Mekke-ye gitmeyi kararlaştırmış; fakat bu haber Hevâzin kabilesine ters ulaştırılarak kendileriyle harb edecekmiş şeklinde bildirilmişti. Bu kabile cengâverliği ile meşhur olup o gün için müslümanlann en amansız düşmanı idi. Sakîf kabilesi de bu hususta Hevâzin-den aşağı kalmıyordu. Bunlar derhal hazırlanarak Zülmecâz panayırının kurulduğu yere geldiler. Bu yer Huneyn-in eteğindedir. Müslümanlar bu harbe 12 000 kişi ile iştirak etmişlerdir. Bu çokluk bidayette kendilerine ucub getirmiş ve harbin ilk safhasında bozulup gerilemişlerse de sonradan Allah-ın nusratı yetişmiş; ve harbi kazanmışlar; birçok ganimetler de ele geçirmişlerdir. Kerîm-in Tevbe Tevbe Suresi: 25-26 sûresinde Huneyn harbi hakkında şöyle buyurulmaktadır: ki Allah size birçok yerlerde ve Huneyn gününde yardım etmiştir. Hani o gün çokluğunuza böbürlenmiştiniz; fakat bunun size hiç bir faydacı olmamış ve yeryüzü bütün genişliğine rağmen size dar gelmişti! Sonra dönüp gerilemişdiniz. Bundan sonra Allah huzur ve sükûnetini Resûlüne ve mü-minler üzerine indirdi bir de sizin görmediğiniz askerler indirerek küfredenlere azâb verdi işte kâfirlerin cezası budur!.." kavle göre bu harbte gökten sekiz bin başka bir kavle göre beş bin melek inmiştir on altı bin melek indiğini söyleyenler de vardır. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in beyaz bir katıra bindiği başka bir rivâyette ise katırın siyah benekli beyaz renkte olduğu bildiriliyor. Bunların ikisi de birdir. Ulemânın beyânına göre Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in bundan başka katırı yoktu; ismi de düldüldü. hediyye eden zâtın adı birinci rivâyette Ferve b. Nafâse ikincide Fer ve b. Nuâme olduğu bildirilmişse de «Sahih ve maruf olan birincisidir.» diyor. Bu zâtın müslüman olup olmadığı ihtilaflıdır. Hattâ Buhârî-nin rivâyetine göre ! ?-diyy«nin sahibi Eyle kiralı Yohanna-dır. kızışıp ordusunu başı sıkıldığı anda Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)-in bu hayvana bûımesi onun son derece cesur olduğunun delilidir. Zîra ancak böyle yaparsa müslumanların mercii ve mu-temedi olur; kendisini görüp yerini bilmekle kalbleri itminan bulurdu. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bu hayvana kaiden binmişti. Yoksa kendisinin ma-rûf atları vardı; onlardan birine binebilirdi. Askeri etrafından dağıldığı halde hayvanını mahmuziayarak müşriklerin üzerine ilerlemesi ve her taraftan kuşatıldığı zaman —kaçmak şöyle dursun— yere inerek sebat göstermesi akıllara hayret verecek derecede cesur ve sabırlı olduğunu gösterir. Bazıları bunu piyadeyi teselli için yaptığını söylerler. kirâm onun bütün harblerde şecaat gösterdiğini rivâyet etmişlerdir. Bütün Peygamberlerin hâlü şanı da böyledir." Onlar Allah-ın va-dîne güvenir; şehîd olup Allah-a kavuşmaya can atarlardı. Hiç birinin —hâşâ— harb meydanından kaçtığı sabit olmamıştır. Ulemâ onlara harb-ten kaçma isnadında bulunan bir kimsenin tevbesi bahis mevzuu olmaksızın Öldürülmesi îcâbettiğini söylemişlerdir. Çünkü böyle bir isnâd Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in kara olduğunu yahut arap değildiğini iddiaya benzer ki kat-î surette bilinen bir sıfatını inkâr demektir; bu ise —ma-âzallah— küfürdür. bu hususta şunları söylemiştir: «Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)-e bir noksanlık veya kusur izafe eden kimsenin Öldürülmesi lâzım geldiğine bazı ulemâmız icmâ- nakletmişlerdir. Bir takımları böyle bir kimseden tevbe isteneceğini tevbe etmediği takdirde öldürüleceğini söylemişlerdir.» İbn Battal de: «Çünkü sözünü te-vîl etmezse kâfirdir; te-vîl ederse özrü kabul olunur.» diyor. harbte ashabın dağılmalarına gelince: Onlar bir daha dönmemek üzere harbten kaçmamış; biraz yerlerinden gerilemişlerdir. Nitekim çağırıldıkları vakit «Lebbeyk» diyerek hemen koşup gelmeleri de bunu gösterir. Harb sahnesinden uzaklaşmış olsalar çağırıldıklarını nereden bilecek ve işiteceklerdi? Zâten bir kısmı hiç gerilememiş; Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) ile birlikte yerlerinde sebat göstermişlerdi. Bunlar bir rivâyette on iki başka bir rivâyete göre yüz kişi idiler. Nevevî bu harbte gerileyenlerin ekseriyetle müellefe-i kulûb ile henüz müslüman olmayan Mekke müşrikleri olduğunu söylüyor. O gün müslüman ordusunda fırsat kollayan müşrikler de varmış (sallallahü aleyhi ve sellem)’in askerini Hazret-i Abbâs-a çağırtması sesi gür olduğu içindir. Onun sabaha karşı Medine-deki Sela- dağının üzerinden bağırarak sekiz mil uzaktaki kölelerine işittirdiği rivâyet olunur. Semura: Hudeybiye-de ağaç altında Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)-e bey-at edenlerdir. lebbeyk!» buyurun! Hazırız manasınadır. (Bu kelime hakkında kitabımızın baş taraflarında tafsilât verilmişti.) Tandıra benzeyen bir taştır. Üzerinde yiyecek pişirilir. Harplerin kızışması bu taşın sıcaklığına benzetilerek darb-ı mesel olmuştur. Bazıları bunun doğrudan doğruya tandır olduğunu söylemişlerdir. «Bu tandırın kızıştığı zamandır.» cümlesini ilk defa Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) Efendimizin söylediği de rivâyet olunur.

Kaynak: Sahîh-i Müslim Cihâd Ve Siyer
Konu: Huneyn Gazası Hakkında Bir Bab