4719-)
Bize yine Züheyr b. Harb rivâyet etti. ki): Bize Ömer b. Yûnus El-Hanefi rivâyet etti. ki): Bize İkrime b. Ammâr rivâyet etti. ki): Bana Iyâs b. Seleme rivâyet etti. ki): Bana babam rivâyet etti. ki): (sallallahü aleyhi ve sellem)-le birlikte Huneyn-de harbettik. Düşmanla karşılaşınca ben ilerledim; ve bir dağ yoluna çıktım. Derken karşıma düşmandan bir adam çıktı. Ben de kendisine bir ok attım. Hemen gözümden kayboldu. Ne yaptığını anlamadım. Bir de baktım; düşman o bir yoldan çıkıverdi! Ve derhal Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in ashâbı dönüp çekildiler. Ben de bozulmuş olarak geri döndüm. Üzerimde iki elbise vardı. Birisi ile sarınmış diğeri ile de bürünmüştüm. Derken peştemalım çözüldü. Ben de ikisini birden topladım. Ve bozulmuş olarak Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in yanına uğradım. Kendisi benekli beyaz katırının üzerinde idi. Ve: oğlu muhakkak bir korku gördü!» dedi. Düşmanlar Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)-i kuşatınca katırdan indi. Sonra yerden bir avuç toprak aldı. Ve yüzlerine karşı dönerek: yüzler kahrolsun!» buyurdu. Artık onlardan Allah-ın yarattığı hiç bir insan yoktu ki tu avuç tan gözlerini toprakla doldurmasın! Az sonra savuşup gittiler. İşte Allah (azze ve celle) onları bozguna uğrattı. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) de ganimetlerini müslümanlar arasında taksim etti. Berâ- rivâyetlerini Buhârî «Kitabü-l-Cihad» ve «Kitâbü-l-Megâzî»de tahrîc etmiştir. Umara Hazret-i Berâ- b. Âzib-in künyesidir. «Siz Humeyn günü (harbten) kaçtınız mı?» suâline karşı Hazret-i Berâ-in: «Hayır! Vallahi Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) dönüp gitmedi...» şeklinde cevap vermesi edeb ve nezâketin örneklerindendi. Çünkü suâlin mukadder olan mahiyeti: «Siz hepiniz kaçtınız mı?» demektir ki Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)-in de onlarla beraber kaçmış olmasını iktizâ eder. Hazret-i Berâ- bunu anlayınca doğrudan doğruya: «Hayır! Vallahi Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) dönüp gitmedi!» diye cevâp vermiştir. mânâsına gelen «Şubbân» kelimesi bâzı rivâyetlerde «Cufâ-» şeklinde zaptedilnıiştir. Cufâ-: Selin kenara attığı köpük ve çör-çöp demektir. Kâdi Iyâz: «Eğer bu rivâyet sâhî-hse mânâsı: Müslümanlarla beraber harbe çıkan Mekkeliler-le onlara katılan hazırlıksız ganimet meraklısı kadın ve çocuklar ve kalblerinde çürüklük olanlardır. Bunlar selin kalıntısına benzetilmişlerdir.» diyor. (sallallahü aleyhi ve sellem)’in: benim yalan yok! ilâh...»sözü şi-rin racez denilen bahsine uygun düşmüştür. Bu hususta Mâzirî şunları söylüyor: «Bâzı kimseler racezin şiirden olduğunu kabul etmemişlerdir. Çünkü Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’den de sâdır olmuştur. Halbuki Teâlâ Hazretleri: ona şi-ri öğretmedik. Ona şiir yaraşmaz da." Sûre-i Yâsîn âyet: 69. buyurmuştur. Ahfeş-in mezhebi budur. O bununla Halîl-in racezi şiir sayan mezhebinin fâsid olduğuna istidlal etmiştir. buna şöyle cevap vermişlerdir: Şiir kasden söylenen ve insanın mevzun kafiyeli düşürmeye çalıştığı sözdür. Âmmenin sözlerinde birçok mevzun kelimeler bulunur fakat bunlara hiç bir kimse şiir demediği gibi sahibine de şâir demez. Kur-ân-daki mevzun kelimeler hakkında da cevap budur...» Peygamberimiz (sallallahü aleyhi ve sellem) bu sözü ile şiir kasdetmemiştir. Binâenaleyh mevzun da olsa şiir sayılmaz. Burada şöyle bir suâl hatıra gelebilir. Acaba Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): oğlu benim!» diyerek neden babasını bırakmış da dedesine intisâb etmiş; ve bununla iftiharda bulunmuştur? îftihâr ekseri ulemâya göre câhiliyyet amellerinden değil midir? Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) daha ziyâde dedesinin ismi ile şöhret bulmuştu. Çünkü babası Abdullah genç yaşta Abdülmuttalib-in sağlığında vefat etmişti. Abdülmuttalib Araplar arasında pek meşhur ve Mekkeliler-in reîsi idi. Bundan dolayı birçok kimseler Peygamberimiz (sallallahü aleyhi ve sellem)-e Abdülmuttalibin oğlu derlerdi. Bir de Abdülmuttalib Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in geleceğini şanının büyük olacağını Mekkeliler-e müjdelemişti. Bunu kendisine Seyf b. Zî Yezen nâmında biri söylemişti. Bazı rivâyetlere göre Abdülmuttalib Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in zuhur edeceğini rüyasında börmüştü. Araplar arasında bu meşhurdu. İşte Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) ashabına bunu hatırlatmak ve düşmanlarına mutlaka gâlib geleceğine tenbîhte bulunmak istemiştir. Tâ ki akıbet onun olduğunu bilsinler de kalbleri kuvvet bulsun! Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) burada harbe devam ettiğini kaçanlarla birlikte bir yere gitmediğini bulunduğu yeri de bildirmiştir. Bunu askerleri dönsün de yanına gelsin diye yapmıştır. benim! Yalan yok!»cümlesinin mânâsı: Hak Peygamber benim! Ne kaçarım ne de yerimden kıpırdarım! demektir. Harblerde: filân oğlu filânım gibi sözler söylenebilir; bunlar ancak öğünmek maksadı ile söylendiği zaman câhiliyyet ameline benzer ve o zaman mekruh olurlar.