4722-)
Bize Şeytân b. Ferrûh rivâyet etti. ki): Bize Süleyman b. Muğîre rivâyet etti. ki): Bize Sabit El-Bünânî Abdullah b. Rabâh-dan o da Ebû Hüreyre-den naklen rivâyet etti. Abdullah Şöyle dedi: Muâviye-ye bir takını hey-etler geldi. Bu ramazanda idi. Biz bir-rimize yeinek yapıyorduk. Ebû Hüreyre bizi kendi menziline çok davet edenlerdendi. Ben de dedim ki: Beri bakın! Ben yemek yapıyorum; cemaati de tenim menzilime davet ediyorum! Müteakiben yemek yapılmasını emrettim. Sonra akşam üzeri Ebû Hüreyre-ye tesadüf ettim; ve: Bu gece davet bendedir! dedim. Benî geçtin mi? dedi. Evet! cevâbını verdim; ve kendilerini davet ettim. Derken Ebû Hüreyre: Sizlere sizin hadisinizden bir hadîs bildireyim mi ey Ensâr cemaati? dedi. Sonra Mekke-nin fethini anlattı ve şunları söyledi: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) gelerek Mekke-ye dayandı. Ve Züfaeyr-i bir cenaha Hâlid-i diğer cenaha gönderdi. Ebû Ubeyde-yi de zırhsızlara kumandan gönderdi. Bunlar vadinin ortasını tuttular. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) de bir bölüğün içinde idi. Bir baktı; beni gördü. Ve: Hüreyre!» dedi. Ben: Buyurun ya Resûlüllah! dedim. «Bana ancak bir Ensâri gelir!» buyurdu. Seyhan-dan başkaları şunu da ziyade ettiler: Ensârı çağır!» dedi. Ensâr derhal etrafını sardılar. Kureyş kendine muhtelif kabilelerden bir takım serseriler ve tâbi-ler toplamıştı. Bunları ileri sürelim. Şayet ellerine bir şey geçerse onlarla1 beraber oluruz. İsabet alırlarsa bizden istenileni veririz! dediler. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) de: serserilerine ve tâbi-lerine bakın!» buyurdu. Ve iki elini birbiri üzerine kavuşturarak (onların toplu haline) işaret etti. Sonra: Safa-da yetişinceye kadar (Allah-a emanet olun?)!..» buyurdu. Müteakiben yürüdük. Artık bizden kim birini öldürmek isterse onu öldürüyordu. Onlardan hiç bir kimse bize bir şey gönderemiyordu. Derken Ebû Süfyân gelerek: Yâ Resûlallah! Kureyş cemâati ifna edilmiştir. Bu günden sonra Kureyş yoktu! dedi. Bundan sonra Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): Ebû Süfyân-in evine girerse o emniyettedir!» buyurdular. Bunun üzerine Ensâr birbirlerine: Bu zâta memleketi için rağbet kabilesi için şefekat geldi! dediler. Ebû Hüreyre ki: (Bu arada) vahiy geldi. Vahiy geldiği zaman bize gizli kalmazdı. Bir geldi mi artık o geçinceye kadar bizden birimiz gözünün ucunu Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)-e kaldırmazdı Vahiy geçtikten sonra Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): Ensâr cemaati!» diye seslendi. Buyurun yâ Resûlallah! dediler. Bu zata memleketi için rağbet geldi!. dediniz» Ensâr; Böyle bir şey oldu! dediler. ki ben Allah’ın kulu ve Resûlüyüm! Allah-a ve sizlere hicret ettim. Hayât sîzin hayâtınız; memat sizin memâtınızdır!» buyurdular. Bunun üzerine Ensâr ağlayarak yanına geldiler; ve: Vallahi biz o söylediklerimizi ancak Allah ve Resûlüne kıyamadığımız için söyledik! diyorlardı. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) de: Allah ye Resûlü sizi tasdik ediyor ve ma-zûr görüyorlar!» buyurdu Arkacığından halk Ebû Süfyân’ın evine yöneldiler. Herkes kapılarım kapadı. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) de geldi. Tâ Hacer (i esved)’e yanaştı. Ve onu Öptü. Sonra Beytî tavaf etti. Beytin yanı başında bir putun başına vardı —ki Mekkeliler bu puta taparlardı— Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in elinde bir yay vardı: Yayın eğri tarafından tutmuştu. Bu putun başına varınca onu gözüne dürtüyor ve: geldi; bâtıl muzmahil oldu!» diyordu. bitirince Safâ-ya geldi ve üzerine çıkarak Kâbe’ye baktı. Ellerini kaldırarak Allah-a hamd etmeğe ve dilediği duayı okumaya başladı.