4768-)
Bize İshâk b. İbrahim ile İshâk b. Mansûr rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize Nadir b. Şümeyl haber verdi. ki): Bize Şu-ue Katâde-den o da En es b. Malik-den naklen haber verdi. (Şöyle dedi): (sallallahü aleyhi ve sellem) Hayber-e vardığında: bir kavmin sahasına indik mi artık inzâr edilenlerin sabahı kötü olur!» buyurdular. hadîsi Buhârî «Kitâbü-s-SalâU-da; Ebû Dâvûd «Ha-râc»-da; Nesâî «Nikâh» «Velîme» ve «Tefsir» bahislerinde muhtelif râvilerden tahrîc etmişlerdir. Yahûdicede kal-a demektir. «Buraya ilk yerleşen Hayber isminde biridir. Sonraları bu isim o yere verilmiştir.» diyenler de vardır. Medine ile Şâm arasında mahsuldar ve hurmalık bir vaha olup Medine-ye altı konak mesafededir. Burası Benî Kureyza ile Benî Nadîr kabilelerine aitti. gazası hicretin yedinci yılında olmuştur. Tirmizî ile Beyhakî-nin Hazret-i Enes-den rivâyet ettikleri bir hadîse göre Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) bu harpte bir eşeğe binmiştir. Fakat gerek Buhârî gerekse Müslim-in Sahihlerinde: «Nebiyyullah (sallallahü aleyhi ve sellem) hayvanını Hayber-in sokağında koşturdu. Uyluğundan elbise açıldı...» denildiğne bakarak İbn Kesir o gün Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in bir at üzerinde bulunduğuna kail olmuş ve: «Bu hadîs sahîh ise muhasaranın bâzı günlerinde eşeğe bindiğine hamlolunur.» demiştir. eşeğin koşmasından da uyluğun açılması mümkündür. Bu harpte Hazret-i Enes-i terkisine alan Ebû Talha (radıyallahü anh) onun üvey babası idi. Hadîsin burasında hazif olduğu anlaşılıyor. Cümlenin takdiri şöyledir: «Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) hayvanını koşturdu. Biz de onunla beraber hayvanımızı koşturduk...» Hazfe delil: Nebiyyullah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in uyluğuna dokunuyordu.» cümlesidir. Zîrâ beraber koşmasalar Hazret-i Enes-in dizi Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in uyluğuna dokunmazdı. Şunu da kaydedelim ki Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in uyluğu ya hızlı koşmaktan yahut kalabalıktan açılmıştı. Kendisinin bundan haberi yoktu. bu hadîsle istidlal ederek: «Erkeğin uyluğu avret değildir.» demişlerdir. Diğer mezheplere göre uyluk avrettir. Bu hususta birçok meşhur hadîsler vardır. Hazret-i Enes-in Peygamberimiz (sallallahü aleyhi ve sellem)-in uyluğunu görmesi kasdi dejil tesadüfendir. Bazıları bu açılma meselesine cevap vermiş ve: «Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) Allah-ın sevgili kuludur. Binâenaleyh Allah onu avretini açmak sureti ile ibtüâ etmez!» demişlerdir. Diğer mezheplerin ulemâsı ise: «İnsanın elinde olmadan avret mahallinin açılması bir nakısa değildir. Böyle bir şey mümteni- olamaz!» mukabelesinde bulunmuşlardır. (sallallahü aleyhi ve sellem)’in şehre girince neden: «Hayber harab olmuştur!» dediği hususunda ihtilâf edilmiştir. Bazıları na göre Hayberliler-in ellerinde tahrîb âletleri olan baltaları kazmaları ve saireyi görünce bu yerin harab olacağım tefâülen söylemiştir. Bir takımları bunu şehrin isminden aldığına kaildirler. (Yani harâb kelimesinin harfleri Hayber kelimesinden alınmıştır.) «Bu bir bedduadır.» diyenler de olmuştur. Fakat en doğrusu bu sözü Allah-ın bildirmesi ile söylemiş olmasıdır. Arkacı ğından: bir kavmin sahasına indik mi artık İnzar edilenlerin sabahı kotu ölür!» buyurmuştur. Evlerin arasındaki boşluk avlu içi mânâlarına gelir. Bu cümle bir şart ve ceza cümlesidir fakat ceza (yani inzâr edilenlerin sabahı kötü olur!) cümlesi Kur-ân-dan iktibas edilmiştir. Bu âyet Peygamberler vasıtası ile dîne davet edilip de yine aklını basına almayanların akıbet- lerinin kötü olacağını bildirmektedir. Vuku-u muhakkak işlerde hâdiseye misâl teşkil eden âyetlerle istişhadda bulunmak caizdir. Bunun örnekleri çoktur. Nitekim Mekke-nin fethinde Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)-in: geldi; bâtıl muzmahil oldu...» buyurması bu kabildendi. Ulemâ âyetle istişhâd etmenin ata sözlerinde konuşmalarda şaka ve boş sözlerde mekruh olduğunu söylemişlerdir. Bu da Kitabullahı ta-zîm içindir Hazret-i Enes: «Biz Hayber-i cebren aldık!» diyor. Mâzirî burada şu mütâleada bulunmuştur: «Bu sözün zahiri bütün Hayber-in kahran alınmış olmasını iktizâ eder. Halbuki Mâlik-in İbn Şihâb-dan rivâyetine göre bir kısmı kahran bir kısmı da sulh yolu ile alınmıştır. Ebû Dâvûd-un «SÜnen»-inde rivâyet ettiği: (Hayber-i ikiye taksim etti. Yansını kendi hâdisât ve ihtiyaçlarına yarısını da müslümanlara ayırdı.) hadîsi de müşkil kalır. Bunun cevâbı bâzı ulemânın söylediği şu sözdür: Hayber-in etrafında çiftlikler ve köyler vardı. Bunları sahipleri terk edip gitmişlerdi. İşte bu yerlere sırf Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)-e mahsûstu; ve Hayber arazîsinin yarısını teşkil ediyordu. Geri kalan yerleri harben alınmıştı ki bunlar da gazilere taksim edildi.»