5156-)
Bana Muhammed b. Hatim rivâyet etti. ki): Bize Behz rivâyet etti. ki): Bize Ebû Akîl-Ed-Devrakî rivâyet etti. ki): Bize Ebû Nadra Ebû Saîd-den naklen rivâyet etti ki: Bedevi-nin biri Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)-e gelerek: Ben kelerli bir alçakta bulunuyorum. Bu hayvan umumiyetle benim yakınlarımın yiyeceğidir dedi. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) ona cevap vermedi. Biz: Bu sözü tekrarla dedik O da tekrarladı. Fakat yine cevap vermedi (bu) üç defa tekerrür etti sonra üçüncüde Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ona seslenerek: bedevi! Şüphesiz Allah benî İsrâilden bir kuşağa lanet buyurmuş yahut gazab etmiş ve onları yer yüzünde debeleyen hayvan kılığına sokmuştur. Bilmiyorum belki bu onlardandır. Binaenaleyh ben onu yemem ama ondan nehiy de etmem.» buyurdular. Kertenkeleye benzer fakat ondan bir hayli büyük bir hayvandır. Bu hayvanın yediyüz sene yaşadığı su içmediği dişi düşmediği ve kırk günde bir damla bevl îfraz ettiği rivâyet olunur. Bazıları et yenilirse susuzluğu giderdiğini söylemişlerdir. Arablar bir şeyi yapmak istemezlerse: «Ben bunu keler suya gelinceye kadar yapmam» derler. Çünkü keler ömründe suya gitmez sadece çiğ ile ve soğuk hava ile yetinir-miş. Kışın kovuğundan dışarı çıkmazmış. hadislerinden İbn Ömer rivâyetlerini Buhârî «Zebayıh ve Ahbaru-l-Âhad» bahislerinde; Hâlid hadîsini «Et-ıme ve Zebayih» da; aynı hadîsi Nesâî ile İbn Mâce «Kitab-us-Sayd»-da; Ebû Dâvud «Et-mıe»-de muhtelif râvilerden tahric etmişlerdir. (sallallahü aleyhi ve sellem)-e-hediyye getiren Ümmü Hufeyde ile Lübabetü-s-Suğra ve Lübabet-ül-Kübra. Meymûne (radıyallahü anhüma)-nın kız kardeşleridir. Bunlar Haris b. Hazen"in kızlarıdır. Ümmü Hufeyde-nin adı Hüzeyle-dir. Bunlardan Lübâbet-ül-Kübra Hazret-i İbn Abbâs-in Lübâbetü-s-Suğrâ Halid b. Velid’in anneleridir. eti yenir bir hayvan olduğunu söyleyenler bu hadîslerle istidlal etmişlerdir ki Abdurrahman b. Ebi Leylâ ile Saîd b. Cübeyr İbrahim Nehaî İmâm Malik İmâm Şafiî İmâm Ahmed ve İshâk’ın mezhebleri budur. Zahiriler dahi aynı kavli tercih etmişlerdir. Zahiri--lerden İbn Hazin: . Kelerin mübâh olduğu Ömer b. Hattâb ile başkalarından sahih olarak rivâyet edilmiştir. «Hidâye» sahibi gibi bazıları keler etinin mekruh olduğunu söylemiş fakat bazıları yenilmesinde beis görmemişlerdir. Tahâvî «Ma-âm’l-Âsâr» adlı eserinde keler yemenin mubah olduğunu tercih etmiş ve: «keleri yemekte bir beis yoktur» demiştir. Yine Tahâvî: «Bir taife keleri yemeyi mekruh görmüşlerdir. Ki Ebû Hanife ile Ebû Yusuf ve Muhammed onlardandır» demiştir. Tahâvî-nin bu taifeden muradı Haris b. Mâlik Yezîd b. Ebi Ziyâd ve Veki-dir. Zira kelerin denilmesini mekruh görenler bunlardır. Mezkur kavil Ali b. Ebî Talib ile Câbir b. Abdillah (radıyallahü anhûm) hazeratından da rivâyet olmuştur. Hanefi-lerce esah olan kavil kelerin heraheti tenzihiyye ile mekruh olmasıdır. Çünkü bir çok sahih hadisler onun haram olmadığına delâlet etmektedirler. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)-in sofrasında keler yenildiği halde bir şey demeyip sükût buyurması da onun mubah olduğuna delâlet eder. Çünkü o bâtılı hiç bir zaman kabul ve İkrar etmez. Bir canlıyı ondan daha çirkin bir canlının şekline sokmaktır. Kur-ân-ı Kerîm de Benî İsrail-den bazılarının maymun ve ve domuz gibi çirkin hayvanlar suretine tebdil edildiği bildirilmektedir. Ancak şekil değiştiren bu kavimler derhal ölmüş ve nesilleri kesilmiştir. Halı (sallallahü aleyhi ve sellem)-in: «Bilmiyorum belki bu onlardandır.» buyurması ihtimal suret değiştiren insanların üç günden fazla yaşamadıklarını bilmezden önce olmuştur. Demîrî «Hayâtü’l-Hayavan» adlı eserinde şunları söylüyor: «Ulemâ şekil değiştiren insanların yaşayıp yaşamadığında ihtilâf etmişlerdir. Bir kavle göre yaşarlar. Zeccâc ile Kadı Ebû Bekir b. Arabi bu kavli tercih etmişlerdir. Cumhûra göre böyle bir şey yoktur. İbn Abbâs (radıyallahü anh): Şekli değişmiş insan üç günden fazla asla yaşamamış ve yeyip içmemiştir. Demiştir ki bu söz Merfu- hadîs hükmündedir. Çünkü aklen böyle bir şeyin söylenmesine imkân yoktur. Onu mutlaka Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’den işitmiştir.