6641-)
Bize Ebû Bekr b. Ebi Şeybe ve Suca- b. Mahled rivâyet ettiler. Lâfız Ebû Bekr-indir. (Dediler ki): Bize Hüseyn (bu zât İbn Ali El-Cu-ü-dir) Zâide-den o da Süddî-den o da Abdullah El-Behî’den o da Âişe-den naklen rivâyet etti. (Şöyle dedi): Bir adam Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)-e insanların en hayırlıları kimlerdir? diye sordu: benim bulunduğum asırdır. Sonra ikinci daha sonra üçüncü (asırdır).» buyurdular b. Mes-ud rivâyetini Buhârî «Kitâbu-ş-Şehâdât» ile «Kitâbu’l-Fedâil»-de; Tirmizî «Kitâbu-l-Menâkıb»-de; «Şurut» ve «Ahkâm» bahislerinde; Imran b. Husayn rivâyetini Buhârî «Kitâbu-ş-Şehâdât» ile «Kitâbu fadlı-s-Sahabe»-de; Nesâî «Nüzûr» bahsinde muhtelif râvilerden tahric etmişlerdir. Kamdan murad bir zamanda yaşayan insanlardır. İbn’l-Enbârî-nin beyânına göre hadîsden muzaf hazfedilmiştir. Hadîs: «İnsanların en hayırlıları benim asrımın insanlarıdır» manasınadır. İbn Tînn: «Benim asrım tâbirinin mânâsı benim ashabını demektir. Maksad onu gören veya sözünü işitenlerdir.» diyor. Ulemâ bu kelimenin üzerinde pek çok sözler söylemişlerdir. Bâzılarına göre karn yüz senedir. Bir takımları seksen diğerleri kırk daha başkaları altmış sene olduğunu söylemişlerdir. Hattâ yirmi otuz ve yetmiş sene olduğunu söyleyenler de vardır. Rivâyetlerin mecmuundan anlaşılıyor ki müslümanların yaşadıkları en hayırlı devirler sahabe tâbinî ve tebei tabiîn devirleridir. Bir rivâyette bu üç devirden sonra yalanın alıp yürüyeceği bildirilmiştir. Buradaki rivâyetlerde o devirden itibaren çağrılmadan mahkemeye gelip şe-hâdet edecek insanlar zuhur edeceği bunların bazısının evvelâ şehadet edip sonra yemin vereceği; bazılarının da evvelâ yemin edip sonra şâ-lıhidlik yapacağı ve keza bir takım insanların nezredîp nezrini yerine getirmeyeceği ve aralarında semizlik şişmanlık hıyanet zuhur edeceği bildirilmektedir. Bittabi bunlar dînen makbul şeyler değildir. Bu rivâyetler mezkûr insanları zemmetmektedirler. Bilhassa hem şâhidlik etmek hem de yemin vermek çirkin bir şeydir. Onun için râvilerden İbrahim El-Hanzalî: «Biz çocukken ahid ve şehadetlerden bizi men ederlerdi.» demiştir. Bundan murad; Allah-a ahdolsun Allah-a söz veriyorum Allah şahidim olsun ve Eşhedübillah gibi sözlerdir. Yani; bir kimse bir şeyi yapacağına söz verirken bunları kullanmamalıdır. Çocuklara yasak edilmesi bunu âdet edinip eğri veya doğru her şeye yemin etmesinler diyedir. diyor ki: «Ulemâ en hayırlı devrin Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) zamanı olduğuna ittifak etmişlerdir. Maksad onun ashabıdır. Evvelce de beyân ettiğimiz gibi cumhûr-u ulemânın kabul ettiği sahih kavle göre Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’i velev bir an gören müslüman onun ashabındandır. (İnsanların en hayırlıları) rivâyeti umumu üzere bırakılmıştır. Ondan murâd asrın bütünüdür. Bundan sahâbîyi Peygamberlerden üstün çıkarmak lâzım gelmediği gibi kadınların da Meryem Âsiye vesâireye tercihi icab etmez. Maksad "bir asrı bütünüyle başka bir asra tercihdir.» Kötü nesil manasınadır. Luğat ulemâsına göre half başkasının yerine ivaz ve bedel olan demektir. Hayırda da serde de kullanılır. Yalnız hayırda kelime hem half hem de halef şeklinde okunabilir. Halef okunması-daha makbuldür. Cumhûra göre şer mânâsında yalnız half şeklinde kullanılır. Mamafih burada da halef şeklinde telâffuz edilebileceği rivâyet olunmuştur. murad; şişmanların çok olmasıdır. Yoksa bütün insanların şişmanlıyacağını haber vermek değildir. Burada zemmedilen şişmanlık kasden besleyici şeyler yiyerek semizlemektir. Yaradılıştan şişman olanlar bu hükümde dâhil değildirler. Bazıları buradaki semizlikten mal toplamak kastedildiğini bir takımları da elinde olmadığı halde bir şeyi varmış gibi göstererek kendini şerefli ve itibarlı saydırmak mânâsına geldiğini söylemişlerdir. rivâyetlerde: sonra bir kavm gelecek ki; şâhid olarak çağrılmadıkları halde şehadet edecekler.» buyuruluyor. Halbuki bir hadîsde ; en hayırlısı kendisinden şahitlik istenmeden gelip şehadet edendir.» buyurulmuştur. Zahirlerine bakılrsa bu iki hadîs birbirlerine zıttır. Ulemâ onların aralarını şöyle bulmuşlardır. Çağrılmadan gelen şahidin zemmolunması dava sahibi bildiği halde onu mahkemeye davet etmediği içindir. Fakat dava sahibinin şâhidliğini bilmediği bir kimse kendiliğinden gelerek mahkeme huzurunda şehadet eder veya dava sahibine müracaatla: Ben bu davaya şahidim beni de mahkemeye çağır derse bu şâhidlik çirkin değil bilâkis memduh ve makbuldür. Yalnız haddi şer-i gibi gizlenmesinde maslahat görülen hususatda çağrılmadığı halde mahkemeye gelerek şâhidlik etmek doğru değildir. Cumhûr ulemânın kavli budur. Burada başka bir takım kaviller de vardır. Fakat zayıf oldukları için bunları nakle lüzum görmedik. Adak demektir. Bir kimsenin adağım yerine getirmesi bil-ittifak vâcibdir. Ulemânın bu hususdaki kavillerini nezir Bâbında görmüştük. Âişe rivâyetinin senedine Darekutnî itiraz etmiş ve «Abdullah El-Behî Âişe-den değil Urve-den o da Âişe-den rivâyet etmiştir.» demişse de; Kâdî îyâz bu itirazı vârid görmemiş Abdullah-ın doğrudan doğruya Hazret-i Âişe-den rivâyeti sahih olduğunu söylemiştir. Nitekim Buhârî de onun Hazret-i Âişe-den rivâyetini tahric etmiştir. rivâyetler Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in bir mucizesini tazammun etmektedirler. Çünkü bütün haber verdikleri aynen zuhur etmiştir.
Kaynak: Sahîh-i Müslim Sahabe-nin Faziletleri
Konu: Sahabenin Fazileti Sonra Onların Ardından Gelenlerin Sonra Onların Ardından Gelenlerin Faziletleri Bâbı