17-)
Bize Ubeydullah b. Mûsa İsmail b. Abdilmelik-den (o) Ebu-z -Zubeyr-den (o da) Câbir-den (naklen) haber verdi (ki Câbir) şöyle dedi: Bir yolculuğa Hazret-i Peygamber’le (sallallahü aleyhi ve sellem) beraber çıktım. O uzaklaşıp görülmeyeceği (bir yere kadar gitmedikçe) def-i hacete çıkmazdı. (Yolculukda bir müddet) sonra ne bir ağacın ne de bir tepenin bulunmadığı çöl bir yerde konakladık. (Hazret-i Peygamber); "Câbir buyurdu su kabına biraz su koy da gidelim. " Bunun üzerine (su kabını alıp) görülmeyecek kadar (uzağa) gittik. Bir de ne göreyim! O aralarında dört arşındık bir mesafe) bulunan iki ağaçla karşı karşıya. O zaman buyurdu ki; "Câbir! Şu ağaca git ve "Sana; "Arkadaşına bitiş ki arkanızda (def-i hacet için) oturayım!" diyor." de. (Ben de gidip söyledim). da ona (yani yakınındaki ağaca) dönüp (onunla birleşti). Sonra Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) arkalarına oturdu. Ondan sonra (o iki ağaç tekrar) yerlerine döndüler. Daha sonra Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ile beraber bineklerimize binip (yola koyulduk). Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) aramızda idi. (Bunun için) sanki üzerimizde bizi gölgelendiren kuşlar vardı. Derken beraberinde bir çocuğu olan bir kadın onun karşısına çıktı ve şöyle dedi: "Ya Resûlüllah! Şu çocuğumu şeytan her gün üç defa yakalıyor!". (Câbir) dedi ki; bunun üzerine (Resûlüllah) çocuğu aldı ve onu kendisi ile semer kaşının önü arasına koydu. Sonra şöyle buyurdu: "Defol! Allah-ın düşmanı! Ben Allah-ın elçisiyim (sallallahü aleyhi ve sellem). Allah-ın düşmanı! Ben Allah-ın elçisiyim (sallallahü aleyhi ve sellem)." (Bunu) üç defa söyledi. Ardından o (çocuğu) ona (yani annesine) geri verdi. Yolculuğumuzu bitirdiğimizde (yine) bu yere uğradık. O kadın yanında sürmekte olduğu iki koç olduğu halde çocuğu ile beraber karşımıza çıktı ve şöyle dedi: "Ya Resûlüllah! Hediyemi benden kabul buyur! Seni hakk ile gönderen (Allah-a) yemin olsun ki (şeytan) ondan sonra (hâlâ) ona dönmedi (musallat olmadı)". Bunun üzerine (Resûlüllah); "Ondan birini alın diğerini ona geri verin!" buyurdu. (Câbir) dedi ki sonra Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) aramızda olduğu halde (tekrar) yola koyulduk. Sanki üzerimizde bizi gölgelendiren kuşlar vardı. (Giderken) bir de ne görelim! Kaçan bir deve. Nihayet iki cemâat arasında kaldığında eğilerek (secde ederek) yere kapandı. Bunun üzerine Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) (bineğinden inip) oturdu ve Şu insanları bana toplayın! (veya "Ey insanlar gelin!). sahibi kim?" buyurdu. Baktık ki ensardan bir grup genç! (Gelip) şöyle dediler: "O bizim ya Resûlüllah!". "Peki nedir durumu?" buyurdu. Dediler ki; "Yirmi seneden beri onunla su suvardık. Onda biraz yağ oluştu (artik iyi çalışamıyor). Bu sebeple onu kesip hizmetçilerimize dağıtmak istedik. O da bizden (kaçıp) kurtuldu". "Onu bana satınız!" buyurdu. "Yo hayır o senin olsun ya Resûlüllah!" dediler. "Eğer hayır (deyip satmıyorsanız) o zaman eceli gelinceye kadar ona iyi muamele yapınız " buyurdu. Bu esnada müslümanlar; "Ya Resûlüllah dediler sana secde etmeye biz hayvanlardan daha müstehakkız!-. (Bunun üzerine) şöyle buyurdu: "Bir şeyin bir şeye secde etmesi lâyık (caiz) olmaz. Şayet bu (caiz) olsaydı kadınların kocalarına (secde etmesi caiz) olurdu."
Kaynak: Sünen-i Dârimî Mukaddime
Konu: Allahın Peygamberine Ağaçların Hayvanların Ve Cinlerin Kendisine İmân Etmeleri Nevinden İkram Ettiği Şeyler