210-)
Bize el -Hakem İbnu-l -Mübârek haber verip (dedi ki) bize Amr b. Yahya haber verip dedi ki; babamı babasından (naklen) şöyle rivâyet ederken duydum: (Babam) dedi ki sabah namazından önce Abdullah b. Mes-ûd-un kapısının önünde otururduk. Çıktığında onunla beraber mescide giderdik. Neyse (bir gün) Ebû Mûsa el -Eş-arî yanımıza geldi ve; "Ebû Abdirrahman (yani Abdullah b. Mesûd) şimdiye kadar yanınıza çıktı mı?" dedi. "Hayır" dedik. O da bizimle beraber oturdu. Nihayet (Abdullah) çıktı. Çıkınca toptan ona ayağa kalktık. Sonra Ebû Mûsa ona şöyle dedi: "Ebû Abdirrahman! Biraz önce mescidde yadırgadığım bir durum gördüm. Ama yine de Allah-a şükür hayırdan başka bir şey görmüş değilim. (Abdullah) "Nedir o?" diye sordu. O da; "Yaşarsan birazdan göreceksin" dedi (ve) şöyle devam etti: "Mescidde halkalar halinde oturmuş namazı bekleyen bir topluluk gördüm. halkada (İdareci) bir adam (halkadakilerin) ellerinde de çakıl taşları var. (idareci): "Yüz defa Allahu ekber deyin" diyor onlar da yüz defa Allahu Ekber diyorlar. Sonra yüz defa Lâ İlahe İllallah deyin diyor onlar da yüz defa Lâ ilahe İllallah diyorlar. Yüz defa Sübhanallah deyin diyor onlar da yüz defa Sübhanallah diyorlar." (Abdullah b. Mes-ûd); "Peki onlara ne dedin?" dedi. "Senin görüşünü bekleyerek -veya "senin emrini bekleyerek" -onlara bir şey söylemedim." dedi. Dedi ki; "onlara kötülüklerini sayıp (hesab etmelerini) emretseydin ve (bununla) iyiliklerinden hiçbir şeyin zayi edilmeyeceğine dair onlara güvence verseydin ya!" dedi. Sonra gitti biz de onunla beraber gittik Nihayet o bu halkalardan birine geldi başlarında durdu ve şöyle dedi: "Bu yaptığınızı gördüğüm nedir?" Dediler ki; "Ebû Abdirrahman! (Bunlar) çakıl taşları. Onlarla Ellahu Ekber Lâ ilahe İllallah ve Sübhanallah deyişleri sayıyoruz." (Bunun üzerine Abdullah b. Mes-ûd) dedi ki; "artık kötülüklerinizi sayıp (hesab edin)! Ben iyiliklerinizden hiç bir şeyin zayi edilmeyeceğine kefilim. Yazıklar olsun size! Ey Ümmet-i Muhammed ne çabuk helak oldunuz! Peygamberinizin (sallallahü aleyhi ve sellem) şu sahabesi (içinizde hâlâ) bolca bulunmakta. İşte onun elbiseleri (henüz) eskimemiş; kabları (henüz) kırılmamış. elinde olan (Allah-a) yemin olsun ki sizler kesinlikle (ya) Muhammed-in dininden daha doğru yolda olan bir din üzerindesiniz ( -ki bu imkânsızdır.) veya bir sapıklık kapısı açmaktasınız." Onlar; "Vallahi Ebû Abdirrahman biz başka bir şey değil sadece hayrı (elde etmeyi) istedik" dediler. (O da) şöyle karşılık verdi; "Hayrı (elde etmek) isteyen niceleri vardır ki onu hiç elde edemeyeceklerdir. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bize haber vermişdi ki; Kur-an-ı okuyacak olan bir topluluğun (bu okuyuşları sadece dilde kalacak) onların köprücük kemiklerini ileriye geçmeyecek. Vallahi bilmiyorum belki onların çoğu sizdendir." Sonra (Abdullah) onlardan yüz çevirdi. (Amr b. Yahya-nın dedesi) Amr b. Selime bundan sonra şöyle dedi: Bu halkalardaki (insanların) tamamını en -Nehrevân olayında haricîlerin yanında bize karşı vuruşurken gördük.
Kaynak: Sünen-i Dârimî Mukaddime
Konu: Dayanaksız Görüşleri Kabul Etmenin Mekrûhluğu