351-)
Bize Nasr b. Ali haber verip (dedi ki) bize Abdullah b. Dâvûd Asım b. Recâ- b. Hayve-den (o) Dâvûd b. Cemil-den (o da) Kesîr b. Kays-dan (naklen) rivâyet etti (ki Kesir) şöyle dedi: (Bir gün) Dımeşk (Şam)’ın camisinde Ebu-d -Derdâ- ile beraber oturuyorduk. Derken ona bir adam gelip şöyle dedi: "Ebu-d -Derdâ-! Ben sana Medine-den Resûl-ün (sallallahü aleyhi ve sellem) şehrinden Resûlüllah-dan (sallallahü aleyhi ve sellem) rivâyet etmekte olduğunu haber aldığım bir hadis için geldim." (Ebu-d -Derdâ-); "Yani seni buraya bir ticâret işi getirmedi (öyle mi?)" dedi. "Hayır" dedi. "Ondan başka hiçbir maksadın da yok?" dedi. (O da) "Hayır" dedi. (O zaman Ebu-d -Derdâ) şöyle dedi: Resûlüllah-ı (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyururken işitmiştim: "Kim bir ilim aramak (öğrenmek) maksadıyla bir yola girerse Allah bu sebeple (ona) Cennet yollarından bir yolu kolaylaştırır. Şüphe yok ki melekler de kanatlarını ilim (öğrenme) peşinde olan kimseden hoşnudlukları sebebiyle indirirler. İlim (öğrenme) peşinde olan kimse için gökde ve yerde olanlar hatta sudaki balıklar bile mağfiret dilerler. Alimin âbide üstünlüğü ise ayın diğer yıldızlara üstünlüğü gibidir (aynı zamanda) alimler işte onlar peygamberlerin mirasçılarıdır. Peygamberler ne dinar (altın para) ne dirhem (gümüş para) miras bırakmamışlardır. Onlar sadece ilmi miras bırakmışlardır. Artık kim bu (ilmi) elde ederse nasibini -veya bol nasib - alır."