1395-)
Evs b. Huzeyfe (radıyallahü anh)-den nakledilmiştir ki: Heyeti içinde Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)-ın huzuruna geldik. Ahlâf sülâlesi Mugîre b. Şu-be-ye müsâfir oldu. Beni Mâlikileri de Hazret-i Peygamber kendisine ait bir çadıra aldı. Müsedded; Evs Sakîf’den Resûlüllah-a gelen bir heyetin içinde idi" dedi. Efendimiz her gece yatsıdan sonra bize gelir ve -Ebû Said-in dediğine göre- ayak üstü durarak anlatırdı. Hatta uzun süre ayakta kalmaktan dolayı biraz bir ayağı üzerine biraz da diğeri üzerine yaslanırdı. Hazret-i Peygamber-in en çok anlattığı şey kavmi olan Kureyş-ten gördüğü ezâ ve cefâ idi. Resûlüllah şöyle derdi: Onlarla biz eşit değildik Bu cümlenin " Bizim hicretten önceki halimizle hicretten sonraki hâlimiz eşit değildir" şeklinde anlaşılması da mümkündür. zayıf ve zelil idik (onlarsa kuvvetli idiler) -Müsedded Mekke-de der- Medine-ye gelince harb nöbetleri Bu kelimeler aslında büyük kova manasındadır. onlarla bizim aramızda devam etti. Kâh biz onlara gâlib geliyoruz kâh onlar bize." Bir gece Resûl-i Ekrem her zamanki geldiği vakitten geç geldi. Biz " bu gece geç kaldın?" dedik. " Kur-ân-dan (okuduğum) cüz-üm aklıma geliverdi. Buradaki " cüz-î" kelimesi bazı nüshalarda " hizbî" şeklindedir. Bu farklılık mana değişikliğini gerektirmemektedir. Onu tamamlamadan gelmeyi istemedim" buyurdu. (sallallahü aleyhi ve sellem)-ın ashabına; nasıl hizblere ayırıyorsunuz? diye sordum: beş yedi dokuz onbir onüç mufassalları tek hizb (olarak); cevabını verdiler. Dâvûd buyurdu ki: Ebû Said-in rivâyeti (Müsedded’inkinden) daha tamdır. Mâce ikame 178; Ahmed b. Hanbel IV 9 343.