1951-)
Abdurrahman b. Ya-mur ed-Deyl(em)î-den nakledilmiştir ki: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) Arafat-ta iken yanına varmıştım. Necid halkından da bazı kimseler -Yahut bir grup- geldiler. (İçlerinden) birine (Hazret-i Peygamber-e hacla ilgili sorular sormasını) emrettiler. (O da) Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)-e (Arafat-ta vakfeye yetişemeyen kimsenin) hacc(ı) nasıldır? diye sordu. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) de birisine emretti. (O adam da aldığı emre uyarak) Hac hac Arafe günü (vakfe yapmak) demektir kim Müzdelife gecesi sabah olmadan (Arafat-a) gelirse haccı tamdır. Minâ günleri üçtür kim acele eder de iki gün de (Mekke-ye dönerse) ona bir günah yoktur. (Minâ-da) geciken de günahkâr olmaz" diye yüksek sesle bağırdı. Sonra (o bağıran adamın) arkasından bir başka adam gönderdi. O da aynı şeyleri yüksek sesle ilân etmeye başladı. hac 57 tefsir sûre (2) 22; İbn Mâce menâsik 57; Nesâî menâsik 211 Ahmed b. Hanbel IV 309-310 335; Beyhakî es- Sünenu’l-kübrâ V 116; Hâkim el-Müstedrek I 464; İbn Hıbbân Sahih VI 76. Dâvûd buyurdu ki: Bu hadisi Mihrân da Süfyân-dan (hac kelimesini) –iki defa tekrarlayarak- " Hac hac (Arafat-ta durmaktır)" dedi (şeklinde) rivâyet etti. Yahya b. Safd el-Kattân ise Süfyân’dan (hac kelimesini) bir kerre (söyleyerek) " hac (Arafat-ta durmaktır) ded" (şeklinde rivâyet etti).