2258-)
İbn Abbâs (radıyallahü anh)-dan; demiştir ki: Allah-ın tevbelerini kabul ettiği üç (kişi)-den biri (olan) Hilâl b. Umeyye geceleyin tarlasından geldi ve ailesinin yanında (yabancı) bir erkek buldu. (O yabancı ile karısı arasında geçen hadiseyi bütün çıplaklığı ile) gördü ve (konuşulanları) kulağıyla işitti. Fakat sabaha kadar o olaydan kimseye birşey söylemedi. Nihayet ertesi gün Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)-e giderek; Allah-ın Rasûlü! Ben geceleyin ailemin yanına gelmiştim. Yanlarında (yabancı) bir erkek buldum (olanları) gözümle gördüm (konuşulanları da) kulağımla işittim dedi. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) onun getirdiği bu haberi (çok) çirkin buldu ve Hilâl’e (delîl getirmesi için) sertçe çıkıştı. Derken " Karılarına zînâ isnadında bulunup da kendilerinden başka şahidleri olmayanlardan her birinin şehâdeti...." en-Nûr (24) 6-7. âyetleri ikisi birden nazil oldu. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)-den vahy hali gidince (Hazret-i Hilâl)-e; Müjde yâ Hilâl hakîkaten Allah sana bir ferahlık ve kurtuluş yolu halk etti" dedi. Hilâl de; zâten Rabbimden bunu bekliyordum diye karşılık verdi. Bunun üzerine Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem); -Kadına haber gönderiniz." diye emir verdi. Kısa bir süre sonra (kadın da) geldi. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) (karı-kocanın) ikisine de (ilgili) âyeti okudu ve onlara nasîhât edip âhiret azabının dünya azabından daha şiddetli olduğunu haber verdi. Hilâl; ben onun hakkında doğruyu söyledim dedi. Kadın da; söyledi diye karşılık verdi. Bunun üzerine Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem); Bunların aralarında liân yapın." diye emir verdi. Arkasından Hilâl’e (haydi doğruyu söylediğine dâir) şehâdette bulun denmiş Hilâl de " Kendisinin doğru söyleyenlerden olduğuna" dört (defa) şehâdet etmiş sıra beşinciye gelince kendisine " Ey Hilâl! Allah-dan kork çünkü dünya azabı âhiret azabından ehvendir ve bu (beşinci şehâdet) sana (Allah-ın) azâbı(nı) celbeder " denildi. Hilâl de: Allah onun yüzünden (bana) dayak vurdurmadığı gibi azâb da etmez diyerek; bu kadına yaptığım zînâ isnadında yalancılardan isem Allah-ın la-neti üzerime olsun şeklinde beşinci (defa) şehâdette bulundu. Sonra kadına " sen (de) şehâdette bulun" denildi. O da dört defa; bu adam yalancılardandır diye şehâdet etti. Sıra beşinciye gelince ona: Allah-dan kork! çünkü dünya azabı ahîret azabından daha ehvendir ve bu (beşinci yemîn) sana (Allah-ın) azâbı(nı) celbeden (bir yemîn)dir" denildi. (O zaman kadın) biraz durakladı (fakat) sonra (kendini toparlayarak); ben kavmimi kepaze etmem diyerek beşinci (defa) şehâdet etti ve; bu adam bana isnâd ettiği meselede doğru söyleyenlerdense Allah-ın gazabı benim üzerime olsun" dedi. Bunun üzerine Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) onları ayırdı ve bu kadının doğuracağı çocuğun baba adı ile çağırılmamasına kadına (zînâ suçu) ve çocuğuna da (veled-i zînâ karası) atılmamasına kadına veya çocuğuna (böyle bir) isnâdda bulunan kimseye hadd lâzım geleceğine hükmetmiş boşama ve ölüm gibi bir sebep olmadan ayrıldıkları için erkeğin kadına ev ve nafaka (te-nıîn etmesi) gerekmediğini söylemiş (doğacak çocuk hakkında da): Eğer kadın çocuğu kumral dar kalçalı kambur ince incikli doğurursa (çocuk) Hilalindir yok eğer esmer kıvırcık saçlı deve gibi iri yapılı iri bacaklı ve iri kalçalı bir çocuk doğurursa o çocuk kendisine .(zînâ suçu) atılan kimsenindir " dedi. (Neticede kadın) esmer kıvırcık saçlı deve gibi iri yapılı iri bacaklı ve iri kalçalı bir çocuk dünyaya getirdi. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem); Eğer (şu denilen) yeminler olmasaydı benimle bu kadın için (başka) bir durum vardı (yâni ben o kadına zînâ haddi uygulardım) buyurdu. dedi ki; Bu hadiseden sonra (çocuk büyüdü ve) Mudar kabilesine emîr oldu (fakat hiçbir zaman) babasının ismiyle anılmadı. b. Hanbel I 239; Beyhakî es-Sünenü’l-kübra VII 409; Tayalisi Müsned s. 347; Hakim el-Müstedrek II 202.