3337-)
İbn Abbâs (radıyallahü anh)’den rivâyete göre şöyle demiştir: Sehm oğullarından bir adam Temim ed Dâri ve Adiyy b. Bedda ile beraber ticari bir seyahate çıkmıştı. Sehm’li Müslüman olmayan bir yerde öldü. Temîm ve Adiyy onun geride kalan eşyasını ailesine getirdikleri zaman altın kakmalı bir gümüş kabı aradılar. Bunun üzerine Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) onlara yemin teklif etti. Sonra kabı Mekke’de buldular. O kabı Temim ve Adiyy’den aldıkları söylendi. Sehmî’nin ailesinden iki kişi kalktı ve yemin ederek bizim şâhidliğimiz o iki adamın şâhidliğinden daha haklıdır diyerek gümüş kabın ölen kişiye ait olup çalınarak satıldığını iddia ettiler. Bunun üzerine Maide sûresi 106. âyet nazil oldu; “Ey iman edenler! Ölüm size yaklaşıp vasiyyette bulunmak üzereyken yapılacak işler için kendi aranızda iki dürüst kişi şâhid bulundurun. Yahut evinizden uzakta seyahatte olup yeryüzünde dolaşırken ölüm işaretleri baş göstermişse namazdan sonra misafir olduğunuz topluluktan iki kişiyi alıkoyun; ve eğer içinize bir şüphe düşerse her birini Allah’a şöyle yemin ettirin: “Bu sözümüzü yakın bir akrabanın hatırı için de olsa hiçbir bedel karşılığında satmayacağız ve Allah’ın huzurunda şâhid olduğumuz hiçbir şeyi gizlemeyeceğiz yoksa günahkarlar arasına gireriz.” (Buhârî Vesâyâ: 27; Ebû Dâvûd Akdıye: 17) hadis İbn ebî Zaide rivâyeti olarak hasen garibtir.