Uzman olmak için Şimdi başvurun.
✕Bu dünyayı kim ve niçin yaratmıştır? Sıfatları, isimleri nelerdir? İnsan bu âlemde nasıl bir vazife yüklenmiştir? Kabir tünelinin öte ucu nereye çıkar? Bu hayat ölümden sonra da devam edecek midir?
Bu gibi soruları cevaplandırmada insan aklı çok aciz kalır. Onun bu aczi yıldız böceğinin ışıkcığına benzetilmiştir. O küçücük ışıkla bu yoldu yürünmez.
Bu soruların cevapları ancak insanı ve kâinatı yaratan Rabbimizin İlâhî fermanı olan Kur’ândan öğrenilebilir.
Akıl vahye tabi olduğu zaman, şu kâinatın en ince ve en müşkül meselelerini açan bir anahtar hükmüne geçer. Vahye tabi olmayan mücerret akıllar ise şirk ve küfür bataklığında kaybolur giderler.
"...Fikrin sönük ise; Kur'anın güneşi altına gir, imanın nuruyla bak ki: Yıldız böceği olan fikrin yerine her bir âyet-i Kur'an, birer yıldız misillü sana ışık verir.”(1)
(1) bk. Sözler, Otuz İkinci Söz, Üçüncü Mevkıf.
Allah nihayetsiz kudret sahibidir ve o nihayetsiz kudretin bir konuda âciz ve zayıf kalması mantıken mümkün değildir.
Haşir ve ahireti yaratmak -hâşâ- Allah için mecburî değildir, dilerse yaratmayabilir. Lakin haşir ve ahireti yaratacağını defalarca vaad etmişse, o zaman o vaadi yerine getirmek ilahî bir zarûret hâline gelir.
“Şüphesiz Allah vadinden dönmez.” (Âl-i İmran, 3/ 9)
Nitekim, Allah’ın isimlerinden birisi de Sâdiku'l-Vaadi'l-Emin’dir, yani O vaadinde ve sözünde emindir.
Üstadımız başta insanlar olmak üzere tüm varlıkların ahireti istemeleri hasebiyle ve bütün esmasının ebediyyen mahlukat üzerinde tecelli etmek istemesi hikmetiyle öldükten sonraki hayata kuvvetli muktaziler (gerektirici sebepler) olduğu için, yaratılacağını şöyle ifade eder:
"... Mümkün bir meselenin gayet kuvvetli bir muktazisi varsa, fâilin kudretinde noksaniyet yoksa, ona mümkün değil, belki vaki suretiyle bakılabilir."(1)