Onuncu Sûret'te genel hatları ile temsildeki ülkede her şeyin sürekli olarak yıkılıp yerine yenisinin yapılmakta oluşunun, bâki bir âleme olan işaretine dikkat çekiliyor.
Bu yıkım ve yapım işi, göz açıp kapamak gibi çok süratli ve hızlı yapılıyor. "Sihir" ifadesi, bu yıkım ve yapım işindeki çabukluğa bir kinaye, bir teşbihtir.
Evet, kışın harap olmuş nebatat ve hayvanatın bahar mevsiminde süratli bir şekilde yeniden ihya edilip imar edilmesi, insanı büyüleyen ilahî bir mucizedir. Ve haşrin güzel ve mükemmel bir numunesi hükmündedir.
“مَا خَلْقُكُمْ وَلاَ بَعْثُكُمْ اِلاَّ كَنَفْسٍ وَاحِدَةٍ âyetinin sırrıyla, bütün zeminin yüzündeki zîhayatı, bir sineğin ihyâsı kadar kolay yapar. Bir baharı, bir tek çiçek kolaylığında icad eder.”(1)
(1) bk. Lem'alar, Yirmi Altıncı Lem’a, On Birinci Rica.
"Gel, bugün nevrûz-u sultanîdir. Bir tebeddülât olacak; acip işler çıkacak. Şu baharın şu güzel gününde, şu güzel çiçekli olan şu yeşil sahrâya gidip bir seyran ederiz. İşte, bak, ahali de bu tarafa geliyorlar. Bak, bir sihir var: O binalar birden harap oldular. Başka bir şekil aldı. Bak, bir mucize var: O harap olan binalar, birden burada yapıldı. Âdeta bu hâli bir çöl, bir medenî şehir oldu; bak, sinema perdeleri gibi her saat başka bir âlem gösterir, başka bir şekil alır."
"Buna dikkat et ki, o kadar karışık, sür'atli, kesretli, hakikî perdeler içinde ne kadar mükemmel bir intizam vardır ki, her şey yerli yerine konuluyor. Hayalî sinema perdeleri dahi bunun kadar muntazam olamaz. Milyonlar mahir sihirbazlar dahi bu san'atları yapamazlar. Demek, bize görünmeyen o padişahın çok büyük mucizeleri vardır."(1)
Henüz bitkiler ve hayvanlar yaratılmadan dünyamız “hâli bir çöl” gibiydi. Cenab-ı Hak o ıssız çölde sayısız bitki ve hayvan türleri yarattı. Bu büyük hadisenin küçük bir misalini de her kış ve yaz tekrar nazara veriyor. Her kışın sonunda hâli bir çöle benzeyen yer küresinde, bahar mevsimiyle sanki yeni bir inşaat dönemi başlıyor ve ortaya medenî bir şehir çıkıyor.
Bu temsilde ifade edilen husus, kâinatın bir yazar bozar tahtası gibi Allah tarafından sürekli değiştirilip bir halden başka bir hale dönüştürülmesidir. Kışın öldürülen bitki ve hayvanlar, bahar mevsiminde yeniden diriltilip şenlendiriliyor. Her mevsim bir sinema perdesi gibi farklı nimetleri ve manzaraları gösteriyor ve ilan ediyor. Allah, kâinatın her noktasını ve her köşesini sürekli tahrik edip tebdil ediyor. Bir nesli götürüyor, başka bir nesli getiriyor. Bir mevsimde her şeyi öldürüyor, diğer bir mevsimde her şeyi yeniden ihya ediyor.
Bütün bunlar gösteriyor ki, Allah’ın kudreti öyle bir azamettedir ki insanoğlunu öldürüp ikinci defa diriltmesi O’nun kudretine göre gayet kolaydır. Öyle ise "Acaba ikinci haşir ve öldükten sonra dirilme olacak mı?" diye bir endişeye ve evhama kapılmaya mahal yoktur.
"Biz, ilk yaratmada âcizlik mi gösterdik ki (yeniden yaratamayalım)? Doğrusu onlar, yeniden yaratılış konusunda şüphe içindedirler.” (Kaf, 50/15)
(1) bk. Sözler, Onuncu Söz, Onuncu Suret.
Nasıl ki resmî bayramlarda bir saat protokol geçidi için, okullar, askerler ve resmi dairelerin bazıları günlerce hazırlık ve masraflar yaparlar. Aynı şekilde Allah’ın isim ve sıfatlarını göstermek için, çok masraf ve icatlar ile yaratılan mahluklar, varlık sahnesinde mânalarını kısa bir müddet gösterip çekilirler.
Meselâ; bir çiçeğin teşekkülü için, bütün kâinatın çarkları döner; güneş, su, toprak, hava gibi küllî unsurlar, o çiçeğe hizmet eder. O çiçek çok büyük masraflardan ve büyük hizmetlerden sonra hâsıl olur.
Ama bu çiçek, çok kısa bir müddet hayatta ve varlık sahnesinde kalır. Allah’ın isim ve sıfatları onda tezahür eder; sonra solarak varlık sahasından çekilir.
İşte Üstad'ın, bir saat ile on sene tâbirleri bu maksada işaret ediyor. Burada bir saat tâbiri hayat sahiplerinin varlık sahnesinde az kalmalarına işaret ediyor; beş on sene masraf ise hayatın yaratılmasındaki mu’cize ve hârika işlere işaret ediyor.
"İşte, görüyorsun ki, her saat, senin aklın kabul etmediği o tebdil-i diyar gibi çok inkılâplar, tebdiller oluyor. Şu toplanmak, dağılmak ve şu hallerden anlaşılıyor ki, bu görünen sür'atli içtimalar, dağılmalar, teşkiller, tahripler içinde başka bir maksat var. Bir saatlik içtima için on sene kadar masraf yapılıyor. Demek bu vaziyetler maksud-u bizzat değiller. Bir temsildir, bir taklittirler. O zat mucize ile yapıyor, ta suretleri alınıp terkip edilsin ve neticeleri hıfzedilip yazılsın. Nasıl ki manevra meydan-ı imtihanının her şeyi kaydediliyordu ve yazılıyordu. Demek, bir mecma-ı ekberde, muamele bunlar üzerine devam edip dönecek. Hem bir meşher-i âzamda daimî gösterilecek. Demek şu geçici, kararsız vaziyetler, sabit suretler, bâki meyveler veriyorlar."(1)
Dünyadaki tebeddülatın ve değişimin çok hikmetleri var. Bunlardan en önemlisi, Allah’ın, esmâ ve sıfat tecellilerini bizzat kendisinin temaşa etmesidir. İkinci gaye ise, bu tecellileri başka mahlûkatına, özellikle meleklere ve insanlara da göstermesidir. Bunun için mevcudatı sürekli değiştirip tazelendiriyor, tâ ki her seferinde yeni yeni eserler sergilesin, esmâsını onlarda da tecelli ettirsin.
Suretlerin alınıp kaydedilmesi ise, diğer bir âlemde birer levha ve manzara olarak gösterilmeleri içindir. Demek her şeyin resimlerinin çekilmesi ve bir levha suretinde kaydedilmesi, bir cihetle o manzaraların daimî olma halleridir. Yani âhiret âleminde hâtıra ve müze şeklinde muhafaza ediliyorlar. Yazmak ve muhafaza etmek âhiret içindir.
Taklit ve temsil tâbirinde ise, Cenab-ı Hak, ahiretteki her şeyin numunesini burada gösteriyor, tâ ki bu gölgelerin asıllarına karşı bir merak ve iştiyak uyansın.
“Her güz mevsiminde yapılan tahribat, gelecek bahar mevsimlerinde gelen yeni misafirler için yer tedarik etmek ve bir nevi terhis ve izinlerdir.”(2)
Dipnotlar:
(1) bk. Sözler, Onuncu Söz, Onuncu Suret.
(2) bk. Mesnevi-i Nuriye, Lasiyyemalar.
"...Hem bir meşher-i âzamda daimî gösterilecek. Demek şu geçici, kararsız vaziyetler, sabit suretler, bâki meyveler veriyorlar. Demek bu ihtifâlât bir saadet-i uzmâ, bir mahkeme-i kübrâ, bilmediğimiz ulvî gayeler içindir."(1)
İhtifalat; kelime olarak tören ve merasim gibi manalara geliyor.
Temsildeki ülkede her şeyin sürekli olarak yıkılıp, yerine yenisinin yapılmakta oluşu, bâki bir âleme işaret içindir. Çünkü bu yıkmak ve yapmaklar, o büyük yıkım ve yapımın, yani kâinatın kıyamet ile harap edilip yeniden ahiretin inşa edilmesinin bir misali, bir delili mahiyetindedir.
İhtifalat tâbirini konu bütünlüğü içinde, yıkıp yeniden yapmak şeklinde anlayabiliriz. Zira bu yıkım ve yapımlar âdeta bir merasim bir tören mahiyetinde yapılıyor. Meselâ, bahar mevsiminde yapılan sayısız haşir ve neşir, kışın yeniden bozulup yıkılıyor, sonra diğer baharda tekrar yapılıyor. Yapmak ve bozmak iki farklı merasim ve iki değişik tören gibidir.